Özlem Güveli: Minik dev kadının ardından…
- ozlemguveli2
- 18 Ağu 2020
- 3 dakikada okunur
Ufacık tefecik içi sanat dolu dev kadın, sen nasıl anlatılırsın ki; seni tanıdığımda 14 yaşındaydım, bir Meral Niron, efsanesi anlatılırdı bana hep. Maksim Gorki’ inin Ana oyununda Ana’yı oynamış, tiyatro tarihine geçmiş bir kadın.

Ankara Sanat Tiyatrosu denince ilk Meral Niron akla gelirdi, Rutkay Aziz bile ondan sonra gelmişti o tiyatroya ,tiyatronun başına geçip beraber uzun bir yol almışlardı, bir sürü oyunlarda, yaratımlarda.. Meral Niron, bence Ankara Sanat Tiyatrosu’nun mihenk taşıydı.
Bu anlatılan efsane kadını ilk Rumelihisarı’nda Jozef Shayna etkinliğinde tanıdım.
Beklan Algan, Oben Güney gibi değerli sanat insanlarıyla üç günümü birlikte geçirdim, bana anlatılan o efsane kadın karşımdaydı, kıvırcık kızıl saçları bir genç kız edasıyla yukardan toplanmış, mini minnacık, sesi kalın, dev kadınla tanışmıştım ve onun genç arkadaşı, dostu, ailemin de bireyi haline geldiği, bütünleştiğim, sonradan oğlumun da arkadaşı olan, bu güzel insan, manevi ablam, annem diyemem çünkü o yaşlanmayı hiç sevmezdi, hep içinde küçük bir genç kız saklıydı, o yüzden de gençlerin çok iyi arkadaşıydı, benim de gerçek ablamdı, ama Meral’di, abla bile dedirtmezdi kimseye.
O zamanlar 14 yaşındayken, ölümüne kadarki zamanda olan yolculuğumuzda, anı sandığında anılarımızın saklandığı, oğlumun bile arkadaşı olacağı kişi haline geleceğini hiç tahmin bile edemezdim.
Çok zarif aynı zamanda utangaç, ama hayata karşı hep gerçekçi, yüreği dağlar kadar büyük insan artık dostumdu benim. Lisedeydim, Ankara Aydınlık Evler ’deki evine ziyarete ilk gittiğimde çok şaşırmıştım, bu dev kadın böyle bir evde mi oturuyordu?
Bodrum katında küçücük bir dairede, zor şartlar altında.
Bu evde oturup, tüm Türkiye’nin tanıdığı Meral Niron olmak, dışarı çıktığında çeşit çeşit şapkalarıyla diva edasında, sahnede dev kadın, ama mütevazi, bunu ancak o yapabilirdi. Sonra sohbete başladık, bu evde ne anılar yaşanmıştı, ne çok evlatlarım dediği, kızlarım, oğullarım dediği kişileri burada okutmuştu.12 Eylül öncesi karışık günlerde tüm öğrencileri sahiplenmiş, onların anası olup okutup meslek sahibi olmalarını sağlamıştı, bir tanesi ile tanışmıştım, çocuk kitapları yazan kızını, canla başla ve heyecanla, ilk basılan çocuk kitabını yaptıklarını anlatıyordu.
Adı Ayşe soyadı lazım değil, tanışmış olduğum için, seneler sonra kendisini Nişantaşı’ndaki evime “Meral bende, lütfen geçmiş günlerin anısına ben sizi evimde misafir etmek istiyorum, gelir misiniz?
Artık daha yaş almış halde, okuttuğu kızlarının aramamasına kırgın” dediğimde yarım ağızla konuşmasını asla unutamam. İçimde bir uktedir, bu soğuk konuşma, oysa ahde vefayı unutmamalı yaratım içinde olan, doğruyu güzeli yazmaya çalışan insanlar.
Müşfik Kenter hocamın dediği gibi insan olmaları gerekiyor, sanatın hangi dalı olursa olsun yazarı, çizeri, ressamı, oyuncusu, müzisyeni önce insan olmak önemli bu hayatta ve ahde vefayı bilmek önemli.
Oynadığım “Fatima’nın Erkekleri “oyunundaki şu laf çok hoşuma gider:“ İnsan hayatı sıralı yaşıyor ama anlatması dağınık.
Biraz sıçradım, aklıma parça parça anılar geliyor. Sırası dağınık, ama elimden geldiğince toparlayıp hepsini yazacağım. Ben kaç kere gittim o eve, ne güzel sofralarımız, sohbetlerimiz oldu o evde.
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünü kazandığımda birinci sınıfta sevgili hocam Zeliha Berksoy, Genco Erkal’la “Asiye Nasıl Kurtulur” oyununu çalışıyorlardı, apar topar beni de dahil ettiler oyuna, Zeliha Hocam Ali Sürmeli’ye “Özlem’i de çabuk buraya getir” demiş, bir anda kendimi Dostlar Tiyatrosu’nda bulmuştum.
Burası ne güzel ikinci okuldu benim için, bütün güzel sanat insanlarının bir arada olduğu ve tabii ki büyük bir tesadüf benim için, Asiye Nasıl Kurtulur ’un anası, Meral Niron’du
ve ben bu güzel kadınla, oradaki güzel sanatçı insanlarla sahnede beraber oynama gururunu yaşadım.
Ben aşağıda Zeliha Hocamla birlikte sahnenin yanındaki kulisteydim.
Yukardaki kuliste Meral Niron, Emel Çevrim, Nuran Oktar, yığınla sanatçı vardı. Erkekler kulisinde Mehmet Akan, Zihni Küçümen, Avni Yalçın, Macit Koper.
Aşağıda işimi bitirince Meral’in yanına çıkardım, onun aynanın karşısında kaşlarını boyayıp zarafet içinde ve büyük bir ciddiyetle makyajını yapmasını seyrederdim, “Yavru Kuş” derdi bana.
Güler yüzlüydü, kulis arkadaşlarıyla uyum içindeydi, büyük bir olgunlukla, mütevazilikle hazırlanırdıı. Asiye’nin annesinin haline. O minik kadın kostümünü, makyajını bitirdikten sonra sahneye çıktığında devleşirdi, kenardan izlerdim onu sahne arkasında.
Başka biri olurdu orada.
İki sezonu beraber geçirdik, Sahne dışında birlikte olduğumuz zamanlarda, iyi günde kötü günde beraber olduk. Devamı: https://www.guncelkadin.com.tr/2020/08/19/ozlem-guveli-minik-dev-kadinin-ardindan/
Comments